10.7.25

Şam tatlısı

ŞAM TATLISI 1 kg irmik 2 su bardağı su 2 su bardağı şeker 3 çay kaşığı karbonat 3 yemek kaşığı pekmez 1 çay bardağı su (sulandırmak için) Üzeri için; Tuzsuz kavrulmuş yer fıstığı Şerbeti için; 5 su bardağı şeker 4, 5 su bardağı su Bir kaç tamla limon suyu İrmik, su, şeker ve karbonatı bir kaba alın. Elinizle biraz karıştırın. (özleşene kadar çok yoğurmayın hamurlaşmasın.) Pekmezli suyla tepsimizi her tarafını ıslatıyoruz. (yağ sürer gibi) Hazırladığımız irmik harcımızın yarısını tepsiye yayıp düzeltiyoruz. Pekmezli suyun kalanının yarısını da ortasına sürün. (her tarafına olacak şekilde) Kalan irmiğimizi de üzerine koyup düzeltip tamamlıyoruz ve kalan pekmezli suyun tamamını elinizle her tarafını sürün. Cetvelle eşit olacak şekilde dilimleyip fıstıkları dizip bir iki saat dinlendirip önceden ısıtılmış 180 derece fırına veriyoruz. Nar gibi kızarana kadar pişirip tatlı sıcak şerbet soğuk olacak şekilde şerbetle buluşturuyoruz. Bir kaç saat sonra servis ediyoruz. Afiyet olsun.

2.7.25

Tuzlu kuru pasta

Çay kahve yanı atıştırmalık tuzlu kurabiyeleri umarım beğenir bir kalp bırakırsınız🥰 Malzemeler 125 gr tereyağı Bir adet yumurta beyazı içine sarısı üstüne Bir çay bardağı sıvı yağ Bir yemek kaşığı pudra şekeri Bir tatlı kaşığı tuz Bir tatlı kaşığı sirke İki yemek kaşığı çörekotu Bir paket kabartma tozu Üç veya dört su bardağı un dikkatli ekleyelim lütfen Üzeri için kavrulmuş Susam Yapılışı oda sıcaklığına yumuşamış tereyağı ve diğer malzemelerimizi sırayla ekleyip yoğuralım en son unu yavaş yavaş ekleyerek ele yapışmayan kıvamlı bir hamur elde edelim daha sonra istediğimiz şekli verelim önceden ısıttığımız 180° fırında güzelce kızarana kadar pişirelim

30.6.25

Şambali tatlısı

Şambali tarifi, 3 su bardağı irmik 1,5 su bardağı yoğurt 1 çay bardağı şeker 1 kabartma tozu 1 çay kaşığı karbonat Şerbeti için; 4 ,5 su bardağı şeker 3 ,5 su bardağı su 1 çay kaşığı limon suyy Yapılışı Herkese merhabalar bu gün sizlerle şambali tatlısı tarifi paylaşacağım. Daha önce de paylaşmıştım bir kaç değişiklik yaparak yeniden paylaşmak istedim umuyorum sizlerde beğenirsiniz Geniş bir kaba yoğurt ve şeker alınır iyice karıştırılır. Üzerine kalan diğer malzemeler eklenir biraz katı kıvamda olacak bu sizi korkutmasın ardından orta boy bir cam tepsi yağlanır üzerine boşaltılır. Üzerini düzeltmek için eller ıslatılarak üzeri iyice düzeltilir. Kaşık veya bıçak yardımıyla hafifçe tepsinin tabanına değmeyecek şekilde kesilecek yerleri çizilerek belirlenir. Üzerine fıstık dizilir ve önceden ısıtılmış 175 derecede ki fırına verilir 30 dakika altı üstü kızarıncaya pişirilir. Şerbeti Tencereye şeker ve su alınır kaynayıncaya kadar karıştırılarak şekerin erimesi sağlanır. Kaynamaya başlayınca 12- 15 dakika kadar kaynatılır. Bu arada tatlı da pişmiş olacak. Sıcak şerbet fırından çıkan sıcak tatlının üzerine gezdirilir. 4- 5 saat iyice Şerbetini çekip dinlenen tatlı istenilen şekilde süslenilip servis edilir. Birgün bekletilirse tadı çok daha güzel oluyor.

23.6.25

İrmik helvası tarifi

İrmik Helvası 1su bardağı irmik 50 gr.tereyağ veya margarin Yarım çay bardağı sıvıyağ 1su bardağı şeker 1 su bardağı su 1 su bardağı süt Öncelikle uygun bir tencere veya tavaya yağları alalım tereyağ eridikten sonra irmiği ekleyip sürekli karıştırarak orta ateşte rengi dönene kadar kavuralım.Bu arada su,süt ve şekeri sos tenceresine alıp şeker eriyene kadar ısıtalım.Kavrulan irmiğin altını kısıp yavaş yavaş şerbetini ilave edelim ve yine sürekli karıştıralım.(dikkat edin çok sıçrıyor elinizi yakmayın)Şerbeti çekene kadar karıştırıp altını ve kapağını kapatalım.10 dk.dinlenmeye bırakıp sonrasında servis edelim.Deneyecek olanlara şimdiden afiyet olsun. Not:Tarif 2-3 kişiliktir,kişi sayısına göre ölçüyü artırabilirsiniz 💡

18.6.25

 

TRT 1 Sosyal Medya Hesapları:

https://www.facebook.com/TRT1/

https://twitter.com/trt1/

https://www.instagram.com/trt1/

https://www.youtube.com/TRT1/

https://whatsapp.com/channel/0029Va3OOg5ATRSp9SV9nc0V

9.6.25

Yumurtalı çubuk

 15kg un Azim , 3kg baklavalık yağ , 3 kg sıvı yağ , 1.500kg pastalıkyağ , 900 gr şeker , 370 Gr tuz , 30 Gr katkı tozu, 300 Gr maya .

31.5.25

Nazım Hikmet ÖLÜM BİLE ÜŞÜYORDU

 ÖLÜM BİLE ÜŞÜYORDU


TANYA SALLANDI İPİN UCUNDA.... 

VE NAZIM ŞÖYLE YAZDI BİR KAÇ SATIRLA...


1942 yılının Ocak ayıydı.. Bu günlerde Moskova buz kesmişti.. Öyle soğuk bir yel esiyordu ki, ölüm bile üşüyordu.. 

Moskova yakınlarında bir cenaze töreni.. Gömülen 18 yaşında bir genç kız.. Sessiz sedasız... Gencecik bedeninin üstü buzlu toprakla örtülüyordu.. Mezarın başındaki tahtada şunlar yazıyordu.. 

Zoya Kosmodemyanskaya.. Doğum 1923 Ölüm 1941.. 

Kimdi bu Zoya Kosmodemyanskaya ?

Niye ölmüştü ?

Zoya, “yaşam” demekti.. 

1923 doğumluydu.. Rusya'da eğitimli bir ailenin kızıydı.. Babası kütüphaneci, annesi öğretmendi.. 

Kitaplarla büyümüştü.. Daha 15'nde Puşkin'i, Tolstoy'u, Cervantes'i, Goethe'yi, Shakespeari'i okumuş, Beethoven ve Çaykovski dinlemişti.. 

16'sında Sovyetler Birliği Komünist Parti gençlik örgütü “Komsomol”a katılmıştı... 

1941 yılının Haziran ayıydı.. Nazi Almanyası Rusya'ya saldırmıştı.. Her gün yeni bir yer işgal ediliyordu.. 

Zoya 18'ine yeni basmıştı, gönüllü olarak askere yazılmıştı.. Annesi karşı çıkmıştı.. Ama dinlememişti..

“Düşman bu kadar yakınken başka ne yapabiliriz?” demişti..

Kısa süreli bir silah eğitiminden sonra Partizan'a katıldı.. 

Kod adı Tanya oldu.. 

Saçlarını kestirdi, gören erkek sanıyordu.. 

Görevi , Moskova çevresinde işgal altındaki köylerde Naziler'e baskın yapmaktı. Tarih 25 Kasım 1941 idi.. Tanya Alman süvari alayının karargah kurduğu Petrischevo'yu basacaktı.. 

Köye gizlice sızdı.. At ahırları ve Alman Nazilerin kaldığı evleri ateşe verdi.. Tam uzaklaşacak bir Rus işbirlikçisinin ihbarıyla yakalandı. Elbiseleri çıkarılınca kadın olduğu anlaşıldı.. Naziler gece boyunca işkence ve tecavüz ettiler.. 

Sordular , Bilmiyorum dedi.              

Sordular , Söylemem dedi.. Sordular , Konuşmam dedi..             

sır vermedi.. 

Sadece kod adını söyledi.. Tanya.. 

Naziler çılgına döndü.. İşkence ve tecavüz sabaha kadar sürdü.. Ertesi gün kar üstünde yürürttüler Tanya'yı.. 

İşkenceden tüm bedeni mosmordu.. Köy meydanında dar ağacını kurdular.. 

İki makarna kasası.. Yağlı urgan ve cellad.. 

Tanya tabureye çıkarken gülüyordu.. 

Urgan boynuna takılmadan kendisini izleyen yurttaşlarına bağırdı.. “Yoldaşlar! Neden bu kadar kasvetlisiniz? Ölmek için korkmuyorum! Halkım adına öleceğim için mutluyum!” 

Sonra Nazi askerlerine döndü.. "Siz beni şimdi asıyorsunuz ama yalnız değilim.Biz iki yüz milyon insanız.Hepimizi asamazsınız." Cellad tabureyi çekti. Tanya 18'nde ipin ucunda can verdi. Naziler ibreti alem için Tanya'nın cansız bedenini haftalarca idam sehpasında asılı tuttular.. İki aya yakın her önünden geçen Nazi askeri cansız bedeni dipçikledi, tekmeledi. Soğuk havada beden çürümedi ama morardı ve şişti.. Sovyet Ordusu 1942 yılının Ocak 20'sinde bölgeyi ele geçirince, idam sehpasından indirildi ve gömüldü.. Tanya'nın idamı tarihte bir dönemeçti.. Naziler'in yenileceğinin müjdesiydi.. Gömülmeden çekilen fotoğrafları tüm Sovyet askerlerine dağıtıldı.. Ve emredildi.. "Düşmana saldırırken, Tanya'yı düşünün."


Nazım Hikmet şöyle yazdı Tanya için.

"Tanya, Senin memleketini sevdiğin kadar ben de seviyorum memleketimi. 

Seni astılar memleketini sevdiğin için, ben memleketimi sevdiğim için hapisteyim.. 

Tanya, sen asılan partizan, ben hapiste şair. 

Sen kızım, 

sen yoldaşım. 

Resminin üstüne eğiliyor başım."

Hayatını vatanına halkına ve inandıkları yolda yitirenlere bin selam olsun...🙏🙏💖💖


Alıntı

24.5.25

Limon Reçeli Tarifi

 Limon reçeli 😍👇🏻

Limon Reçeli Tarifi


Malzemeler:

 • 6-8 adet limon (ince dilimlenmiş)

 • 4 su bardağı toz şeker

 • 3 su bardağı su

 • 1 yemek kaşığı limon suyu (ekstra asidite için)

 • İsteğe bağlı: bir parça zencefil veya birkaç karanfil (aroma için)


Yapılışı:

 1. Limonları Hazırlama: Limonları iyice yıkayın ve ince ince dilimleyin. Çekirdekleri çıkarın.

 2. Acılığını Azaltma: Dilimlenmiş limonları soğuk suda 1-2 saat bekletin, birkaç kez suyunu değiştirin.

 3. Şurubu Hazırlama: Büyük bir tencerede su ve şekeri kaynatın. Şeker tamamen eriyene kadar karıştırın.

 4. Limonları Ekleyin: Limon dilimlerini kaynar şuruba ekleyin. Orta ateşte yaklaşık 30-40 dakika, limonlar şeffaflaşana kadar kaynatın.

 5. Kıvam Kontrolü: Reçel koyulaştığında bir damla soğuk tabağa damlatıp kıvamını kontrol edebilirsiniz.

 6. Kavanozlama: Sıcakken sterilize edilmiş cam kavanozlara doldurun. Kapağını kapatıp ters çevirin ve soğuyana kadar bekletin.


Not: Limon reçelini çayla birlikte tüketebilir, tatlılarda veya sıcak suyla karıştırıp limonata gibi kullanabilirsin


iz.


Afiyet olsun!

Yumşak çörek

 Yumşak çörek

1kg un

400baklavalık yağ

50gr sıvı yağ

50gr şeker

20gr tuz

20 Gr yaş maya

Bir tutam çörek otu

300 Gr su

Salaş katmeri

 Salaş katmeri

1 kg un 

550gr su

50gr pastalik yağ

20gr tuz 

20 sıvı yağ

Şekerli kuru pasta

 Şekerli kuru pasta


Un24

Kabarma tozu 400

Pastalik yağ alfa 12 kg

8kg şeker

3kolide yumurta

Tarçınlı pay pasta

 Tarçınlı pay pasta

26 kg un

500 Gr kabartma tozu

500gr üzüm

500gr tarçın

6 kg pogaçalık yağ

10kg baklavalık yağ 

8 kg şeker

100 tana yumurta

Hamur işlendikten sonra üzerine yumurta sarısı sürülür

11.5.25

Fatih'e kafa tutan derviş Otman Baba

 Fatih'e kafa tutan derviş Otman Baba



Osmanlı Devleti’nin Anadolu ve Rumeli’de giderek güçlendiği bir sırada, Asya’nın ortalarından; yani “Horasan’dan kalkıp “Rum Diyarına” bir eren geldi.


Evliyalar evliyası olan Otman Baba, uzun boylu, geniş omuzlu, kızıl: yüzlü, oldukça iri yapılı ve yakışıklı biriydi. Güçlü ve kuvvetli olmasının yanı; sıra, çok cesur biriydi.


Oğuz lisanıyla konuşurdu.


Otman Baba’nın yeri yurdu belli değildi. Kâh dağda, kâh taşta, kâh harabelerde, kâh viranelerde, kâh imarethanelerde yaşardı. Kimse onun halinden bir şey anlayamazdı. Tek bilinen bir yanı vardı, o da fiziki bakımdan güçlü kuvvetli ve çok yakışıklı biriydi.


Rivayet edildiğine göre; Timur, Doğu’dan Rum diyarına geldiği zaman, evliyalar evliyası Otman Baba onunla Anadolu’ya gelmiştir.


Kendi ifadesine göre;


“Timur’la birlikte Anadolu’ya gelen o yetişkin yiğit ve şerefli koca bendim” derdi.


Yöre evliyaları ve halk, gün geçtikçe Otman Baba’nın gerçek kişiliğini anlamaya başladılar. Onun için kurbanlar kesiyorlar ve onun önünde yerlere kapanarak, onun hayır duasını almaya çalışıyorlardı.


Otman Baba, II. Murat’ın oğlu Sultan Mehmed padişah oluncaya dek; Kerman, Bursa ve İznik taraflarını dolaştı, Sık sık kerametler göstererek, davasını yaymaya devam etti.


Bir rivayete göre Otman Baba bir gün şehzade Mehmed’e görünür.


Mehmed’in yanına varıp:


"Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" diye sorar


Sultan Mehmed:


"Hayır bilmiyorum" der.


Derviş sözlerine şöyle devam eder:


"Ben seni Rum diyarına padişah yapmaya geldim. Kim olduğumu sana göstermem gerektir. Eğer beni bildinse bildin, genellikle bilemesin; bununla da zarara uğrarsın."


Derviş bu sözleri söyledikten sonra ortadan kaybolur.


Otman Baba, bazen: “İki cihanın güneşi benim vücudum içindedir” derdi.


Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethedip, büyük şenlikler yaptıktan sonra, gidip Belgrad’ı da fethetmek için niyetlenmişti. O sırada Otman Baba, İstanbul’da bulunuyordu.


Bir gün o, İstanbul’un Silivri Kapısı önünde otururken, Fatih Sultan Mehmet, veziri Mahmut Paşa ile çıka geldi. Sultanla veziri Belgrad seferi hakkında konuşuyorlardı.


Otman Baba’ya yaklaştıkları zaman, Otman Baba onlara dönerek:


"Sakın Mehmet Han, Belgrad kalesine gitme. Yoksa çanına ot tıkarlar." dedi.


Bu sözleri duyan Sultan, gazaba gelerek hemen kılıcına davrandı.


Mahmut Paşa hemen padişahı uyardı:


"Gafil olma sultanım!" dedi. "Bu kişi öyle alelade biri değil, o erenlerdendir."


Fatih Sultan Mehmet bu sözleri işitince, kılıcını kınına sokup: saraya doğru yoluna devam etti.


Fatih Sultan Mehmed Sırbistan'a üç yıl arayla üç sefer düzenledi. 1454 - 1455 - 1456 Bu seferler neticesinde Semendire ve Belgrad civarına kadar ilerledi. 1456 yılında üçüncü seferinde Belgrad kalesini kuşattı.


Kuşatma başarı ile sonuçlanmadı ama Fatih'in gösterdiği kahramanlık yenilgiyi unutturdu.


Bu olay Otman Baba’ya çok daha evvelden malum olmuştu.


Yine bir gün Fatih, İstanbul’da Otman Baba’ya rast gelir. Otman Baba hemen Sultanın önüne geçerek sordu:


"Sultan sen misin yoksa ben miyim?"


Fatih Sultan Mehmed, dönüp Mahmut Paşa’ya:


"Silivri Kapısı’nda bana Belgrad’a gitme, orada senin çanına ot tıkarlar diyen kimse bu değil miydi?" diye sorar


Mahmut Paşa:


"Evet Sultanım, o aynı kişidir."


Fatih Sultan Mehmed, hemen atından inip, evliyanın elini öptü ve:


“Padişah sensin ve sen bir Tanrı sırrısın ben ise senin gibisine yardımcıyım babacığım” deyip atına binip yoluna devam etti.


Fatih Sultan Mehmed, saraya dönünce de Otman Baba’ya bir miktar altın gönderdi.


Fakat Otman Baba, "Sultan bu “boku” bana neye göndermiş, bunlar benim işime yaramaz" diyerek altınları kabul etmemiştir.


Otman Baba’nın altınları kabul etmediğini duyan padişah, onun gerçek evliya olduğuna tamamen inandı.


Otman Baba parada gözü olmayan eline geçen üç kuruşu etrafında dağıtan bir kişiydi. O, sözde dervişler ulema takımı ve şeyhler gibi değildi. Evladiyelik ve vakıfla işi olmazdı.


Vilâyetnâme’de en çok vurgu yapılan hususlardan biri Otman Baba’nın Fâtih Sultan Mehmed’le ilişkisidir.


Otman Baba’nın gayr-i Sünnî görüşleri sebebiyle medrese çevrelerince Fâtih Sultan Mehmed’e şikâyet edildiği, hatta mahkemede sorgulandığı, fakat onun ölünceye kadar fikirlerini savunmaya devam ettiği anlaşılmaktadır.


Otman Baba, medrese mensuplarının yanı sıra dönemindeki bazı tarikat şeyhleriyle de anlaşamamıştır. Bunda onları dünya malı biriktirmek, şan ve şöhret peşinde koşmak, iktidara yakın çevrelerle iş birliği yapmak, halka yalan yanlış mârifet satmak, kurdukları vakıfları evlâdiyelik hale dönüştürmekle suçlamasının büyük payı olmalıdır.


Vardar Yenicesi’nde bir sohbet sırasında Bayezid Baba’yı azarlamış, onun Rumeli’deki bütün Hacı Bektâş-ı Velî dervişlerini davet ettiği bir toplantıya katılmamıştır.


Aynı şekilde ziyaretine gelen Bektaşî şeyhi Mahmud Çelebi’yi de azarlamış, bu zat yakınlardaki bir Edhemî tekkesine saklanarak kendisini kurtarabilmiştir. Küçük Abdal onun Şücâüddin Baba, Arık Çoban (Koyun Baba) ve Hacı Bektâş-ı Velî dışında geçmişte ve kendi döneminde yaşayan hiçbir velîyi kabul etmediğini, abdallarına çok düşkün olduğunu, bütün hevesleri terkedip Hak aşkı ile dolan ve âlemdeki her şeyi Hak’tan bilenleri gerçek abdal kabul ettiğini söyler.


Vilâyetnâme’de anlatılan bazı olayların şamanist motifler içerdiği görülmektedir. Onun ve abdallarının gittikleri her yerde buldukları kuru ağaçları ortaya yığıp çok büyük ateşler yakarak etrafında semâ etmeleri, kendisinin Fâtih Sultan Mehmed’in hastalığını iyileştirmek için büyük bir ateş yakıp başında dua etmesi, Rumeli köylerinde halkı ejderhadan kurtarması gibi olaylar bunlar arasında zikredilebilir.


Baba, 1474 yılının sonuna doğru yaklaşık 200-300 abdalı ile birlikte Edirne'de bulunmaktaydı ve kılık kıyafetleri ile şehir halkını hayretler içinde bırakmaktaydı zira abdallar saçlarını sakallarını bıyıklarını ve kaşlarını tamamen keser üzerlerine genellikle yarı çıplak olmak üzere postlar giyer ve kaynaklarda geçtiği üzere garip garip bağırarak yüksek sesle gürültülü şekilde dolaşmaktadırlar.


Otman Baba’nın müritleri Abdalan-ı Rum diye adlandırılır. Abdalan-ı Rum; Anadolu toplumunda, göç edip gelenler arasında, bir grup olarak anılır. Onların çoğunlukla Horasan Erenleri veya Azerbaycan’dan göç eden gruplar arasında anılmaları dikkate değer. Genellikle, Türkmen/Yörükler arasında Orta Asya Şamanları gibi, din ve toplum hayatını yöneten kutsal kişiler gibi yorumlanmışlardır. Gerçekte, 14. ve 15. yüzyıllarda köylerde yerleşik hayata, şehir hayatına geçmiş, Sünniliği ve yaşam tarzını benimsemiş Türk nüfusu karşısında onlar, Türkmen göçebe Yörüklerin kültürünü, toplum değerlerini ve yaşam tarzını temsil etmişlerdir.


Fatih Sultan Mehmed’in son derece bürokratik, merkeziyetçi devletinde abdallara yer yoktur…


Abdalların en önemli inanç ve etkinliği, baskı altında ezilen, evini yurdunu bırakıp şurada burada gezen işsiz güçsüz çaresiz garib miskinlerin yardımına koşmaktır. Otman Baba, bu dünya malı için zulüm yapanlara karşı olduğunu ilan eder.


Fatih Sultan Mehmed, eşi görülmemiş başarılarıyla, gelmiş geçmiş hükümdarların en güçlülerinden biri olduğundan ve kendi imparatorluk ve fetih planları uğruna uyruklarına, özellikle de Yörüklere ağır yükümlülükler getirip baskı uyguladığından Otman Baba, Kutb-i Alem olarak onun karşısına çıkmayı ödev bilmiştir.


Otman Baba’nın müritleri, çoğunlukla Vize’den Tuna ağzına kadar uzanan Doğu Balkan Yörükleri arasından çıkmıştır.


Otman Baba gibi devlete karşı çıkan dervişler, halk direniş ve tepkilerini korkusuzca temsil etme cesaretini gösterdikleri için, hükümdarlar özellikle onlardan çekinirler.


Otman Baba, öteki dünyada olacak şeyleri belirleyen tek güç olarak kabul edildiğinden, Fatih’in tüm zaferlerinden sorumlu sayılmıştır. Yani Otman Baba, Gazi Sultan’a “benim bilgim ve desteğim olmadan hiçbir şey başaramazsın” demektedir!..


Fatih, böyle iddialara yabancıdır. İstanbul’un fethinden sonra Akşemseddin, fethin evliyanın eseri olduğunu söylediğinde, Fatih, şehri kılıcıyla aldığı yanıtını vermiştir.


Erdem AVŞAR


Kaynaklar:

Küçük Abdal - Vilâyetnâme-i Otman Baba

Halil İnalcık - Osmanlı Hakimiyetinde Ortadoğu ve Balkanlar

Mustafa Alkan ve Gökhan Yurtoğlu. - Tarihi Bir Şahsiyet Olarak Otman Baba: Otman Baba Kimdir?

Ali Kemal Balkanlı - Şarki Rumeli ve Buradaki Türkler

Filiz Kılıç - Otman Baba Velayetnamesi (Tenkitli Metin)

Haşim Şahin - Otman Baba - TDV İslam Ansiklopedisi

Gökhan Yurtoğlu (2016). “Otman Baba’nın Tarikatına Dair” - Türk Kültürü ve Hacı


#Hiç